Bu işler nasıl işler bizden habersiz işler

İlker Başbuğ

TSK belki de tarihinin en zor günlerini yaşıyor. İlk kez TSK'ya karşı çok ağır eleştirileri ve suçlamaları bu dönemde duyuyoruz. Benim de çizgisini çok yadırgamadığım Taraf Gazetesi'yle başlayan TSK'yı şuçlama furyası bugün bir çok gazetenin ve yazarlarının bu furyaya katılmasıyla sürekli büyüyor. Bu eleştirinin odak noktası tabii ki son dönemde artan şehit sayısı. Dağlıca baskınında verdiğimiz 12 şehit ve sonrasında Aktütün'deki 17 şehitten sonra TSK'nın görevini kusursuz bir şekilde yapıp yapmadığıyla ilgili tartışmalar sürüyor. Özellikle Taraf Gazetesi, Dağlıca baskınıyla ilgili resmen TSK'nın bu baskını önceden bildiğini ve önlem almadığını söyledi. Bu söylemin manası: TSK, askerlerin ölmesine bir amaç uğruna göz yumdu. Bu benim aklıma pek yatan bir söylem değil ama Taraf bu iddiayı gayet mantıklı nedenler üzerine oturtmuştu. Şimdi ise Aktütün baskınıyla ilgili birçok yazar aynı şeyleri söylüyor.

TSK'nın yapısı eleştirilebilir mi? TSK, terörü bitirmek konusunda başarılı mı? Tek başına terörün bitirilmesini sağlayabilir mi? Terörün beslendiği unsurlar neler? Terör sadece bir gerilla örgütü müdür? Hükümet'in bu konuda attığı adımlar başarılı mı?

Öncelikle TSK'nın yapısıyla başlayalım. Eskiden vicdani ret'çilerin seslerini bile duymazken artık militer yapının bir parçası olmak istemeyen kimseler tarafından daha sesli bir şekilde duyurulmakta. Dahası bu kişiler TSK'yı başına buyruk bir kurum olarak görmekte ve sanki iktidardan bağımsızmış gibi hareket etmesini eleştirmektedir. Sadece bunlar da değil, TSK'nın iç yapısını da eleştirenler var. İki ay eğitim alıp teröristle çatışan askerlerin olması beni rahatsız ettiği gibi bir çok kişiyi rahatsız ediyor. Bir de tabii vatani görevini TSK kurumu çalışanlarına ve ailelerine hizmet ederek geçiren insanların olması da hoş değil.

TSK'nın net bir şekilde terörün silahla bitirilemeyeceğini kamuoyuna duyurması gerekiyor. Bu iş silahla bitmez, bitemez. Bölge halkının kazanılması gerekiyor. Lakin çok derin bir tezat bizi karşılıyor bir noktada. Bölge halkının neredeyse yarısını oluşturan bir kesimi DTP'ye oy veriyor. TSK ise DTP'yi düşman olarak görüyor ve hiçbir şekilde kendisine muhatap kabul etmiyor. Aslında bu doğru bir davranış çünkü PKK'yla bağları bu kadar somut olan bir grubu muhatap almak, bu grubun içindeki kişilerin elini sıkmak demek şehitlerimize yapılan bir ihanet olur. FAKAT. TSK, bu kişileri kaale almayarak DTP'ye oy veren ciddi bir kesimi de kaale almamış oluyor. Yani DTP'yi terörist yandaşı olarak gördüğünü ve bu doğrultuda eylemini bu partiyi iterek gösterirken ona oy veren yüzbinleri de terörist yandaşı olarak etiketliyor. Burası işin içinden çıkılamayan nokta ve tabii ki bu noktanın kaldırılmasını sağlayabilecek tek unsur var. Gerçekten DTP sadece ırki özgürlüklerini istiyorsa bunu gösterip terör örgütleriyle dolaylı ya da doğrudan bir ilişki kurmayı kesip, gerçekten "demokratik" hakları için savaşmalı. MHPvari etnik milliyetçiğinden kesinlikle vazgeçmeli. Baskın Oran'ın bu konudaki bir sözü çok hoşuma gitmişti: "...Biz sizi Türk milliyetçiliğine karşı desteklemeye geldik. Yalnız, bir milliyetçiliğin bir günden bir güne bir başka milliyetçilikten farkı yokmuş. Biz sizi aynı zamanda Kürt milliyetçiliğine karşı desteklemeye geldik."

Tabii ki sadece iki kutup arasında cereyan eden bir konudan bahsetmiyoruz. Terör, beslendiği kaynaklar ve beslediği kaynaklar olarak iki yola ayrılıyor. Biliyoruz ki bu beslediği kaynaklar içinde T.C vatandaşı insanları da var. Bu kaos ortamından kar elde eden insanlar olmasa bu sistem bu kadar uzun yaşayamazdı. 1978- 2008 tam 30 sene. 30 sene sadece bir fikrayat uğruna insanlar savaşamaz. Bunun altında dış mihraklar, iç mihraklar olmasa ve devlet Kürtleri kendisine küstürmek konusunda bu denli başarılı olmasaydı terör bunca yıl teşekkül etmiş olmazdı. Bu yüzden terör sadece bir çok bilinmeyen parametreden oluşan "bir" denklem değil aynı zamanda bu parametrelerin oluşturduğu "bir çok" denklemden oluşuyor. Dolayısıyla Gauss teoremiyle gidebileceğimiz en iyi nokta bu parametrelerin oluşturduğu tek bir denklem elde etmek olabilir ama bu çözüme yaklaşılmış anlamına gelmez bilakis çözümden uzaklaşmış oluruz.

Hükümet'in bu konuda 2007 yılında dillendirdiği yardım paketi ve o bölgede bir çok fabrika kurulması fikrinin yerinde yeller esiyor. Daha hiçbir şey yapılmış değil. Bu arada
AKP'nin o bölgede DTP'ye ortak olmasını da çok ince ayrıntılarda aramak gerekmiyor. AKP'ye olan inançtan ziyade "ya dinime ya da dilime oy veririm" zihniyetinden daha ileri gitmiyor. Şimdi ise AKP'den gördükleri ya da görmedikleri destekten sonra AKP'nin yine aynı başarıyı o bölgede göstermesi çok zor. Kaldı ki gün geçtikçe sağa doğru kayan AKP'nin o bölgede eski başarasını göstermesi büyük bir tezat olur. Bakalım...

Diyebildiğim terörü bitirecek TSK değildir bilakis TSK, DTP'ye olan -maalesef doğru da olsa- tavrı nedeniyle, bir kesimi sürekli terörist olarak suçlamış oluyor. Dolayısıyla TSK'nın bu konuda elinden gelen bir şey olamaz. DTP artık inisiyatifi eline almalı ve bir terör örgütü maşalığından "Demokratik Toplum Partisi" mizacına bürünmeli. Bürünebilmeli. Bunlardan da önce hükümet, daha önce sözünü ettiği yatırımları bir an önce faaliyete geçirmeli. Ve hepsinden önemlisi: "Toplumsal Barış". Bu en ama en önemli iç unsur. Birileri, diğerini öteki olarak gördüğü sürece, bu işe bir çözüm bulmak neredeyse imkansız olacak.

0 yorum: